Futbolun bazı dönemlerinde bazı mevkiler, diğerine göre daha
değerli hale gelir. Örneğin 90’larda kafa toplarına da vurabilen iyi bir
golcüysen, transfer rekoru kıracağı kesindi: Alan Shearer, Christian Vieri,
Hernan Crespo… Çünkü o dönemde herkes pozisyonunun adamıydı, serbestlik sadece
10 numaralara tanınıyordu. Haliyle “fark yaratma” ağırlığı en fazla golcülerin
ve 10 numaraların üzerindeydi.
2000’lerde işler daha çok alan savunması futboluna evrildi;
Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupası, o oyunun çok net yansımalarıydı. Her iki turnuvada
da çoğu takımın ana prensibi; top rakibin ayağına geçince orta sahanın
gerisinde takım olarak pozisyon almak ve golü “oluruna” bırakmaktı. Haliyle
Patrick Vieira’nın da etkisiyle, topla yetenekli defansif orta sahalar,
stoperlerle birlikte dönemin en revaçtaki pozisyonları oldular.
2000’lerin sonlarına doğru ibre, Cristiano Ronaldo ve Messi
efsanelerinin de en başta uğradıkları mevki, yani “yaratıcı kenar oyuncularına”
döndü tekrar. Kilidi kıracak en iyi silahlar, sadece dışa çalım atan değil içe de
kat eden; sadece kenar orta yapan değil, içe kat ettiğinde şut da atan; sadece
topu kenardan alan değil, top karşı kanattan gelirken ceza sahasında forvet
gibi pozisyon alan kenar oyunculardı. Bugün de bu durum değişmedi aslında;
Robben'lerden düşmek üzere olan bayrağı, Salah'lar taşımaya devam edecek. Ama
onlara bir kardeş daha geldi: Serbest 8 numara.
De Bruyne'ler Akımı
Kadrosu içinde keşfe çıkan, “aslında bu çocuk burada
köreliyor, orta saha yaparsak çok başka olur” gibi şeyler düşünerek, farklı
pencereden bakmaktan çekinmeyen teknik adamlar her zaman ezber bozar ve aslında
dünya futboluna sadece yeni yıldız değil, yeni mevkiler de kazandırır. Pep
Guardiola gibi… Onun Kevin De Bruyne üzerindeki dokunuşu, son yıllarda görülmüş
en büyük sınıf atlatma. Sadece kendisi için değil, takımı için de başka bir
seviyeye geçme anlamını taşıdı bu değişim.
Kevin De Bruyne, Belçika gazetesine yaptığı röportajında “serbest
8 numara” tabirini bizzat kendisi kullanıyor: “Gerçekten farklı bir rol. Aslına
bakıldığında küçük bir değişim ama her şey yerli yerine oturdu. 10 numara
pozisyonunda oynamıyorum ama serbestlik tanınmış 8 numara gibi, her yere
hareket etme şansım oluyor.”
Yeni pozisyonunda De Bruyne, sadece teknik olarak değil oyun
zekası olarak da yetenekli bir oyuncu olduğunu farkına vardı. Sahanın
fotoğrafını çeken ve en doğru yere, en doğru zamanda pas atabilen bir oyuncu ve
bunu kendisine tanınan serbestliği sayesinde sahanın her yerinde yapabiliyor.
Zaten takım olarak “karşı presle” savunma yapıldığından, top rakibe geçince
eforunu geriye koşmakla harcamıyor. Aksine, ters alanda kaptığı topla bitmiş
atağı yeniden ve direkt gole dönüşecek şekilde başlatıyor.
Ancak Mancester City’de tek serbest 8 numara kendisin değil.
Asıl büyük değişimi De Bruyne yaşasa da David Silva’nın da başka oyuncuya
dönüştüğünü ve direkt olarak De Bruyne’nin performansına da etki yaptığını
söylemek gerek. Zaten Manchester City bu sezon “yenilmez” havasını verirken, bu
iki orta sahasına çok şey borçlu. Onların rakip adına sahaya koyduğu
bilinmezliğin gerçekten pek çözümü yok. Ceza sahasında gol vuruşu yaparken de,
kenardan kale alanına bilinçli orta yaparken de, orta sahada ara pas atarken de
varlar. Her yerdeler ve sadece top kendilerindeyken değil, rakibe pres yaparken
de etkililer.
Türkiye’deki en iyi örnek: Oğuzhan & Sosa
Kabul etmek gerekir ki Beşiktaş’ın 2015/16 sezonunun ikinci
yarısında oynadığı futbol, son dönemde ülkede tadılmış en lezzetli şeylerden
biriydi. O “turkish delight” futbolu, Sosa’nın Beşiktaş’tan ayrılmasıyla
birlikte son buldu. Evet, belki Beşiktaş sonrasında yine şampiyon oldu ve hatta
Şampiyonlar Ligi’nde Türk takımları arasında gelmiş geçmiş en iyi grup
performansını sergiledi ama o futbol, gerçekten başka bir şeydi.
O günlerde Beşiktaş’ta Sosa 10 numara oynatılıyor sanılıyordu
ama aslında tıpkı bugünkü Manchester City’sinde olduğu gibi, 4-1-4-1 gibi bir
sistemde Atiba’nın önünde iki tane serbest 8 numara vardı. Oyunu geriden kurma,
tehlikeli bölgeye taşıma yükü ne sadece Oğuzhan’daydı, ne de Sosa’da… O “yaratıcılık”
paylaşımı sayesinde sahada ikisi de yıpranmıyor ve gezgin bir oyun oynuyordu.
Asist, asist öncesi paslarda etkili oldukları kadar, gole de oldukça
yakınlardı; özellikle de Oğuzhan. O sezon attığı gol sayısına (9), sonraki bir
buçuk sezonda yaklaşabilmiş değil (5).
“Yaz, serbest 8 numara oynarmış!”
Galiba bu “De Bruyne'ler Akımı” sonrasında artık çoğu takım
ofansif orta saha oyuncularına şu gözle bakacak; “Koşu tempon var mı, topu
ayağına mı beklersin yoksa sen mi alıp yönetirsin, ceza sahasına girip gole de
yakın olur musun, yani kısaca serbest 8 oynar mısın?” Çünkü forvet arkasında
oynayan, klasik tabirle 10 numaralardan tembel olanları artık tamamen ikinci forvet
gibi bir pozisyona evrilecek (Talisca’da olduğu gibi), çalışkan olanları ise
serbest 8 numara olma yoluna girecek. İşte bu ikinci yolu seçenleri, gelecekte
100 milyonun üzerinde bonservisler bekliyor olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder